Perşembe, Eylül 29, 2005

Kös kös

Bugun de kös kös oturuyorum, islerim pek yogun degil. Yok yok, pek degil, hic yogun degil. Oglen oldu, hicbir sey yapmamak yordu beni. Yemek yedim geldim. Birazdan cikip kendime bi kahve falan alirim. Eve de gidemiyorum. Dedim bari bloga bi seyler yazayim.

Bi $amfistik maceram var onu anlatabilirim. Turkiye’den gelen bi tanidigimiz getirmis, sagolsun. Uc gundur onlarla beslenmekteyim. Midem ve “taste bud”larim senlik yapmakta. Hem dun yaninda bira bilem ictim.

Erik yokken ev cok depresif, tek tesellim onun $amfistik payini mideye indirebilmis olmam. Gitmeden dedim ona yiyebildigin kadar ye bak, benden soylemesi diye. Yarin sabah beni alacan mi alandan diye de sorup duruyor. Dedim bana mi sordun giderken arabayi almadin, simdi seni oralardan toplayacagim. Tabii ki alacagim, almamak gibi bir secenegim oldugunu bilmiyordum.

Dun de TC savunma bakanligindan bir zarf tesrif etti posta kutumuza. Erigin askerlik gene ertelendi de. Ilginc bir sekilde zarfin sag alt kosesinden buyuk bir miktar yoktu, yirtik pirtik, sanki hamsterin biri gelmis kemirmis, bi tuhaf. Ama icindeki belgeler tamdi neyseki. Anlamadim. Bu belgenin de gelmesiyle birlikte, taraflarin istegi dogrultusunda tatil plani yapilmasinda bir mani olmadiginağğğ ve tatil icin gerekli alt yapiyi olusturmaya istinaden tayyare bileti alinmasinaaağğğğ, mumkunse memlekete gidip hasret giderilmesineeeeğğğ oy birligiyle karar verilmistir. Tönkkk!!

Salı, Eylül 27, 2005

Fitting Fee-Come again?

Dort gozlu oldugumu daha once beyan etmis miydim bilemiyorum, dort gozun tekiyimdir. Bir yili askin bir suredir lenslerimi terketmis gozluk kullaniyordum. Ama gozlukten gene fena baydim ve lense geri donmeye karar verdim. Dun de goz muayenesine gittim, lens recetesi almak icin. Jeffrey isimli genc doktor ilgilendi benimle. Bir guzel olctu, bicti, duvardaki harfleri okuttu filan. Tabii gene nerdensin, Turkiye mi, aa super, bi arkadasim gitti oraya gecen yil muhabbeti dondu. Turkiye’ye giden Amerikali vatandas sayisi beni dumur etmeye devam etmekte. Neyse, uzuuun bir muayene sonrasinda sira lensleri secmeye geldi. Dedi ki, bu lensleri bir hafta kadar kullanacaksiniz, sonra geleceksiniz, eger memnun kalirsaniz biz size bir senelik lens verecegiz. Yalniz bunun icin 50 dolarlik bi ucret vermeniz gerekiyor, buna fitting fee diyoruz. Sigorta da % 15’ini karsiliyor. Yani bize odemeniz gereken miktar 42 dolar 50 cent. Kacingggg!!! Whooho dedim ben de. Ne demek bu fitting fee, sen getir lensi, bak nasil oturtuyorum ben onu gozume. Nedir bu boyle, enayi parasi mi? Muayeneye para vermiyoruz diye ille bir seye para verecez yani. Bu kadarini icimden soyledim. Kusura bakmayin ama cok aptal bir sey bu dedim sonra sesli olarak. Bunu odemezseniz size recete veremem bugun, Amerika’da isler boyle yuruyor gibisinden bir seyler dedi. Onceden goz doktoruna Turkiye’de gittim ya, oyle de laf soktu akli sira. Baska nerede gidecektim pardon? Ogrenci sigortasi goz ve dis kapsiyor sanki burada!! O kadar para bayildigimiz simdiki sigorta bile boyle fitting fee gibi abidik paralarin ancak % 15’ini karsiliyor gorunuyor. Sigorta sirketleri ve bankalardan nefret ettigimi daha once soylemis miydim. Neyse, el mahkum, ayak gardiyan, verdik parayi, aldik lensi. Iyi oturdu. Gule gule kullanayim bari.

Pazartesi, Eylül 26, 2005

Öhöm..

Bir haftadir hapsirik, bogaz giciklanmasi, aksirikla uyanip, C vitamini yuklemesi yaparak hasta olmamaya calisan ben n’apiyorum, nasilsa labda hirkam var diye bu yagmurlu havada cibil gibi gene tshirtle evden cikiyorum. Bi geliyorum, hirka mirka yok. Neyse, onlugumu giydim ben de. Hem daha profesyonel ve mesgul bi hava veriyo…

Cuma, Eylül 23, 2005

Adi buzdolaplari

Neden bilmiyorum, bugun etrafimdaki butun buzdolaplari pakt kurmus, ustume ustume gelip “Yesilerigi yiyceeeez, nihoohahaaaaa” diye bagiriyorlar gibi geliyor. Her gun alisik oldugum olagan ugultulari bugun kafami sisiriyor. Zaten kapinin hemen dibindeki asansorunun kapisinin gunde 79 kere acilip kapanmasina da kil olmaktayim. Hem buranin penceresi de yok, daha once bahsetmis miydim. Ha evet, bahsetmis olmam lazim, sanirim Mertcan bogaz manzarali ofisinden tasiniyor diye sizlanirken bahsetmis olmaliyim. Tamam tamam kizma Mertcan :) Hem Erik’in de morali bozuk, Kedi’den mi bulasti aceba Sugibi? Bugun de Cuma. Hafta bitiyor diye sevinip enseyi kapamaya calisacagima “himmm, aksama da sosyal bi seyler yapmamiz lazim, ne de olsa Cuma, acaba ne yapsak ki” diye dusunup yok yere kendimi germekteyim. Galiba bugun biraz karamsar bir gunumdeyim. Havalardan midir nedir…

Çarşamba, Eylül 21, 2005

Yaz bitti

Kampus bugun kalabalik. Yaz mevsimi yaklasik otuz bin parazitin, sey pardon, ogrencinin ders basi yapmasiyla resmi olarak sona ermis bulunmakta. Hayirli olsun. Artik yemek yemek icin, kahve almak icin, kutupten kitap almak icin, tuvalete gitmek icin falan kuyruklarda bekleyecegiz. Isimiz cabuk hallolsun diye ders aralarini kollayacagiz. Kaldirimlarda bisikletliler tarafindan ezilmemek icin can havliyle kendimizi bir taraftan oburune atacagiz. Bazen dusunuyorum. Okulun, kampusun gercek sahipleri kimler diye. Yaz kis, donem arasi, haftasonu filan demeden her Allahin gunu buraya gelip, disini tirnagina takarak calisip kendince bilimin ilerlemesine katkida bulunan arastirmaci tayfasi mi, yoksa sayica cok olan, derslikleri isgal eden ve okula paranin babasini bayilan ogrenci kilikli, insanin enerjisini emen parazitler mi? Galiba yaslaniyorum. Yoksa biz de ogrenci olduk zamaninda…

Salı, Eylül 20, 2005

Soru yagmuru-imdaaaaat!!!!

Bir insan cok soru sorarsa bu onun:

1- Olaylarin derinine inmeye calisan bir insan oldugunu mu
2- Kendisinin bazi seyleri kesfedemeyecek kadar salak oldugunu mu
3- Baskalarini surekli rahatsiz etmekten hoslanan birisi oldugunu mu
4- Isleri baskalarinin uzerine yikarak kendisine zaman kazanmaya calisan kotu niyetli birisi oldugunu mu

gosterir?

Herhalde sordugu sorularin ne kadar nitekli sorular olduguna bakar bu. In any case, bizim labdaki Hintli kiz beni sorulariyla delirtmek uzere bir kac gundur. Cok da tatli bir kiz aslinda. Ama nefes almadan ve uzerinde iki dk bile dusunmeden habire soru soruyor eleman. Ayakustu asansorde, haftalik toplantilarda, evde, isyerinde, tuvalette. Bir kac gundur de benim oldugum mekanda dukkan acmis bulunmakta, dolayisiyle hatunun gunluk sordugu sorularin coguna muhtemelen ben maruz kaliyorum. Artik South Parkdaki Tweak karakteri gibi dokunsan ya da bu durumda kiz soruyu patlattigi an ben de yerimden bir sicrar duruma geldim. Ictigim kahvelere hic suc bulmamayim. Isin kotusu kimse kendisini artik ciddiye almamakta. Tamam, soru sormak guzel ama, her seyin azi karar cogu zarar. Heh, simdi bu yaziyi yazarken de geldi gene su soruyu sordu, aynen aktariyorum: Does the door lock by itself when you close it? Do you have to open it with a key? Bi de bombardiman seklinde ogrenmek istedigi sey icin en az bes ayri soru sormasi lazim, sen daha sordugu ilk soruya cevap ararken. Hayir guzelim, ben gorunmez olup giriyorum iceriye, ama senin herhalde anahtar kullanmanda yarar var. Allahim, sen sabir ver.

Pazartesi, Eylül 19, 2005

Large

Yazi yayinlarken bloggerda cikan su yazi ister istemez her seferinde gozume takiliyor:

"Publishing in progress,

This may take a few minutes, if you have a large blog."

Himm, if I have a large blog... How large is my blog? When is it time for a blog to be large? Is there a time when large is really large? Is there an extra large?

Daha fazla zirvalamadan, bana musade...

Cuma, Eylül 16, 2005

Her yerde ayni kokusmusluk

Dun aksam 9/11 komisyonunun hazirladigi raporun kisaca bir ozeti seklinde bir program vardi HistoryChannel’da. Ben kitap ciktiginda alip, bolum bolum okuyup bi bakmistim ama bastan sona okumamistim. O yuzden ozet seklinde izlemek iyi oldu. Sonra Pust’un konusmasi basladi, reklam aralarinda onun ezik suratini ve faras agzinin aldigi sekilleri izledim, super aksani gene super gicigima gitti. Takip edebildigim kadariyla gene dokturdu. “Buyuk sirketlere gene peskes cektirecegim, ucuz housing yerine kazik fiyat veren otelleri diktirecegim oraya, fakirler daha da fakirlesecek, bosuna eski yasaminizi ozlemeyin, asla geri gelmeyecek, fakir her yerde fakirdir, burada en fakirdir. Zaten ben de ayip olmasin diye burada boyle ciktim konusuyorum, Condi de tuvalete gitmeme izin vermedi gecen gun, ne yapacagimi gene bilemedim. Ama bu Katrina orospusu, yeminle soyluyorum, girdi biraz gotume” gibisinden bir seyler soyledi sanki. Yoksa bana mi oyle geldi. Sonra c-span’da bu ChiefJustice adayinin sorgulanmasi vardi. Orada da saygideger demokrat senatorler soru ustune soru yagdirdilar ama adayimiz tam piskin avukat, ser verdi de sir vermedi. Tam truva ati muhabbeti. Sonra sevgili birkac cumhuriyetci senator abimiz sirtina pit pit vurur, omuzundaki kepeleri ufler gibi adayimiza arka ciktilar. Bu kadari bile supreme pizza mahkemesinin akibetinin nereye dogru gittigi hakkinda bence yeterince fikir verdi. Bu adayi reddetme haklari var saniyorum senatorlerin. Amerikan yurutme ve yasamasini pek o kadar ayrintili bilememekteyim henuz korkarim. Neyse, kisacasi herifi hic gozum tutmadi. Zaten Pust’un aday gosterdigi kimi gozumuz tuttu ki simdiye kadar? Pazar gunu de Almanya’da secim var. O salak kadin kazanacak gibi gorunuyor. Neyse, insanlik, demokrasi kazansin efenim. Bi de bu zalak papa da sinirimi bozuyor. MG dedi ki Almanlar arasinda hic de oyle lanse edildigi gibi sevilmezmis kendileri, medyanin abartmasiymis. Neyse ne, herif papa sonucta. Gene ulkemiz uzerinde bin tane oyun donuyor. Bizim politika ve demokrasi ozurlu ikiyuzluler de gene taviz ustune taviz verip sonra yooo biz asla taviz vermedik, vermeyiz biz, bik bik bik gibi demecler vererek akillari sira gunu kurtaracaklar. Hadi hayirlisi.

Çarşamba, Eylül 14, 2005

Ninni surprizi

Sabah sabah hos bir surpriz yasadik. Npr (NationalPublicRadio)’ da haberler bitmis, world music saatine gecilmis. Biz de o kanal senin bu kanal benim radyonun dugmeleriyle oynarken Npr’a tekrar geri gelmisiz. Arka planda ninniye benzer bir melodi var, muthis tanidik. Kadinin biri de anlatiyor, aslinda degisik dillerdeki butun ninnilerdeki ortak ozellik insana huzur vermeleri ve hos bir sekilde nakaratlari tekrar etmeleriymis. Kanadali arastirmaci Sandra Bilmemkim hayatini insan beyninin muzigi nasil algiladigini arastirmaya adamis. Sonra birdenbire anlatim duruyor ve arka plandaki ses net bir sekilde on plana cikiyor: “Dandini dandini dastaaana, danalar girmis bostaaanaaa!!!” Npr’i seviyorum.

Pazartesi, Eylül 12, 2005


Bugun bir suru sey yazdim aslinda ama icimden once bu tarifi post etmek geciyor. Gecen aksam yaptik. Yedigim en lezzetli ve en hafif hamburger buydu diyebilirim. Aferin bana. Neyse, tarife gecersek:

Chile burgers (adapted from BobbyFlay)

Efenim, yarim kilo kadar kiyma alinir, icine azicik tuz, bolca karabiber ve bir tatli kasigi Worcestershire sosu koyulur. Biraz yogurduktan sonra hamburger koftesi sekli verilerek ve ustune hatiri sayilir miktarda kosher salt eklenerek ya mangalda atesin ustune atilir ya firinda izgaranin altina koyulur ya da yapismaz tavada yuksek sicaklikta istenilen ciglikte pisirilir. Mangalda olursa daha lezzetli olacagini soylememe gerek yok herhalde. Pisirirken eti cevirince ustune istenilen bir cesit yumusak peynir ilave edilir, bendeniz taze kasar koydum. Beri tarafta iki tane poblano biberi ve sogan kozlenir. Poblano orta acilikta, etli, bence super bir biber. Kabuklarini soyduktan sonra biberler ve soganla birlikte blendirin icine yarim dis sarmisak, bolca taze kekik, tuz ve biber koyulur. Cirpilir. Bakilir super aci olmus. Lezzeti ve acisi ayarlanacak sekilde bir veya iki tatli kasigi bal eklenir karisima. Sonra bu sos, ustunde peyniri erimis ve ekmegin uzerinde yerini almis hamburger koftesinin ustune koyulur. Ustune de bir dilim domates ve ekmegin ust parcasiyla birlikte hamburger insa edilir. Ketcap veya hardal istemez. Afiyet olsun. Eger poblano biberi yoksa etli ve aci baska bir biberle de yapilabilir bu sos. Belki aci sivri biber ve dolmalik biber karistirilabilir.

Perşembe, Eylül 08, 2005

Efenim, sonunda gittik March_of the_Penguins’e. Pek hostu, pek tatliydi. Onceleri amaniiin ne de guzel tam bir aile filmi olarak orda burda reklami yapilinca haksiz bir gicik kaptiysam da, bunu filmle bagdastirmamayi basardim. “Aile bilmemnesi” etiketi yapistirilan seylere sorgusuz sualsiz hemen bir gicik olma egilimim vardir benim. Aile salonu basta olmak uzere, aile iskembecisi, aile tuvaleti, aile filmi vs gibi birtakim guzel ve hos konseptleri sadece aile kategorisine sigdirmaktan pek hazzetmemekteyimdir.. Filme donersek, minik izleyiciler icin icinde hos ve ogretici pek cok oge var tabii ki. Gelgelelim biraz s1k1c1 gelebilir filmin temposu miniklere. Biz buyukler icin de bir o kadar guzellik sunuyor film kanimca. Biz haliyle amerikan versiyonunu izledik. Artik her narrative filmin klasik sesi/aktoru MorganFreeman’in seslendirmesiyle beraber. Zaman zaman agir tempolu ama izleyiciyi sikmayan bir yavaslikta ilerleyen film hayattaki temel amaclari izleyiciye cok sirin bir kilifta sunuyor. Aslinda hep bildigimiz, tanidik olan seyler icin ne kadar ugras vermemiz gerektigini, sevgiyi, paylasmayi anlatiyor penguenlerin yasamlarindan bir kesitle. Penguenler ve biz insanlar hic de farkli degiliz dedirtiyor. Soyun devami icin yapilan fedakarliklari, cabayi takdir ediyor insan. Filmin linki icin buraya tiklanabilir.

Salı, Eylül 06, 2005

Such a perfect w.e.






Uzun haftasonu tatilinde buradaydik. Gezdik tozduk.










Buna bindik.










Manzara pek iyiydi.








Caz festivali vardi, biraz oturup raptime dinledik.







Her guzel sey gibi bu da bitiverdi.

Nedense daha cok yazasim yok.

Perşembe, Eylül 01, 2005

Gene girtlak muhabbeti



Bunlari karistirdim birbirine, bi de tavuk ekledim. Corba oldu. Gercek anlamda yani. Biberi koymadan bir seye benzemedi ama. Bir nevi bizim yemeklerin sogansiz olamamasi gibi bi durum.

Konu degisikligi (mi acaba): Yeni bir turk resotrani acilmis sehrimize, bi gidelim gorelim dedik. Gittik, gorduk. Sahipleri cok iyi niyetli insanlar ama yemekler iyi degildi. Bazen Che gibi dogruyu dosdogru insanlara soyleyebilmek istiyorum, ama olmuyor nedense. Bakin, beklemis yemekleri sunmayin musterilerinize, sonunda siz kaybedersiniz diyemedim bir turlu. Biz de kaybedecegiz sonunda, gitmeyecegiz oraya artik. Neyse...